Benoît Vitse
Çıkmak Savaştan
Söz vermişlerdi bir daha olmayacağına Beyhude kırımların Birkaç katliamdan başka Yaşaması için sanayilerin ve artık düşmesin diye bir bomba daha. 14-18, 39-45, tamam, anladık demiştik Bu bir daha asla, asla bir daha bu, bir daha asla. Avrupa’yı yapmıştı Avrupa, sıyrılabilmek adına bundan. Salt birkaç istisna ve tam isabet bombardımanlar dışında Yugoslavya’da duyulan. 14-18, 39-45 ve işte, 2015, savaş her yerde katledilmişleri, sığınmacıları, işkenceye uğrayanlarıyla ne ki yoran bir savaş artık mikrofonu nereye çevireceğini şaşıran basını ve kavgaları hayli iyi çözen filozofları tüketen sonu gelmez çatışmalar. Ve Akdeniz’e dökülmeden hala tüten yıkıntıların üstünde işsiz dolaşan savaş bezgini tüm halklar (Yine mi gidiyoruz dersin yüz yıl savaşına?) Çıkmak savaştan ve sonra denizden Musa’sız, kader ya da vaat edilmiş topraklar olmadan İzlenecek tek hat: demir dikenli teldir ki onda asılı kalınır lakin bilinir dikenli telin biraz uyumak için iyi bir yer olduğu, tahmin edilir acı sirenler gürlemeden önce. Savaştan çırılçıplak çıkmış, kimliği yitik, aç biilaç, adsız, konuşulan dilden yoksun ve silahlarıyla, Tanrı’nın doldurduğu bavullarıyla savaşa girenlere denk geldiğimiz.
&
Sortir de la guerre
On nous avait promis qu’il n’y en aurait plus
Plus de massacres inutiles
Rien que quelques tueries nécessaires
Pour que vivent les industries
et pas une bombe de plus.
On avait compris 14-18, 39-45
Plus jamais ça. Plus jamais ça. Plus jamais.
L’Europe avait fait l’Europe pour en sortir.
Juste quelques écarts et bombardements
bien sentis et ressentis en Yougoslavie.
14-18, 39-45 et voilà 2015 et la guerre est partout
avec ses réfugiés, ses massacrés, ses torturés
mais une guerre qui fatigue les médias
qui ne savent plus où donner du micro
des conflits interminables qui épuisent
les philosophes qui les décryptent si bien.
Et toutes ces populations de guerre lasses
qui errent sur des ruines toujours fumantes
avant de se jeter dans la Méditerranée.
(Sommes-nous repartis pour une guerre de cent ans ?)
Sortir de la guerre, et puis sortir de la mer
sans Moïse, sans destin ni terre promise
La seule ligne à suivre : le fil de fer barbelé
On y reste accroché mais on sait on devine
que c’est le bon endroit pour dormir un peu
avant que ne retentissent les sirènes amères.
C’est nu qu’on sort de la guerre, et affamé
sans papier, sans nom, sans langue parlée
et on croise ceux qui rentrent dans la guerre
avec armes et bagages sponsorisés par Dieu.