top of page

Ö
Z
G
E

S
Ö
N
M
E
Z

Türkiye toplumunun en büyük ortak paydasının “çelişki” olduğuna inanırım. Söz gelimi, “ölem ben, ölem ben” diyerek tempolu, ritmik şekilde folklorik danslara, türkülere sahip başka bir toplum var mıdır, kuşkuluyum. Yine toplumumuzda çokça görülür ki, bağırarak konuşulanlardan çok, fısıldayarak konuşulanlar çeker dikkatimizi. Bunu, merak etme güdümüzün fazlaca gelişkin olmasıyla açıklayabiliriz, öte yandan buna tamamen karşıtlık oluşturacak şekilde, duyarsızlığımızın ulu duvarlarını aşabilecek bir desibelin bulunmadığı gerçeğini da öne sürebiliriz. Genel anlamda şiirin, çokça merak eden ve aynı ölçüde duyarsız olan bir toplumda ses getirmesi pek kolay değil.

depositphotos_447308038-stock-video-silh

“...hiçbir çiçek gülmüyor artık/ tohumlar bize kırgın...” diyerek düğümlendiği yeri gösteriyor insanımızın, düğümün çözüleceği noktayı da imliyor aynı zamanda. Bulutlu şiirler yazdığını söylemek yanlış olmaz, ancak bunlar, güneşi inkâr eden ve hüzünden beslenme kolaycılığına kaçan şiirler değil. Şiirlerinin çoğunda toplum için yeni gün doğumlarına yer vermesi bunun en açık kanıtı. Çocuk figürüne şiirlerinde sıkça yer veren şair, bugünün hesabını yarından sormuyor. Zira “hiçbir çiçeğin gülmediği” günlerden söz açarken, “kalbini çocuklara kurmaktan” vazgeçmiyor. Bir başka açıdan, herkesin büyük olduğu / olmaya çalıştığı bir çağda, bir çocuğun dilinden yontarak büyütüyor şiirlerini.  Denilebilir ki şiir bir harita olsaydı, onun şiiri kuşkusuz bu haritada bir Balkan ülkesi olurdu. Renkli ve hüzünlü, yer yer parçalanmış ancak her parçası aslında başlı başına bir bütün. Kaybedilmiş - kazanılmış muharebelerden çıkmış yorgun, fakat görkemini yitirmemiş derin bir soluk.

İşte tam da bu noktada, Özge Sönmez’in estetik fısıltıları bu düğümü çözmeyi başarıyor. Ona sorarsanız, “yaralarım gülsün diye / şiir yazıyorum” diyerek yanıtını çoktan vermiş durumda. Evet, onun şiirinde yaralara rastlamak çok olası. Ancak şiiri “yaralanmış bir şiir” değil, daha çok yaraların üzerine düşen ve onu görünür kılan bir gün ışığı kimliğini taşıyor. Üstelik ışığa yolculuğunda teknesini sadece kendine ayırdığını söylersek, bu, Özge Sönmez şiirine ciddi bir haksızlık olur. Bireysel bir tutumla değil, bireye büyüteç tutan bir yaklaşımla, hem insan olmaktan ileri gelen açmazlarımızı ve bunları çözecek anahtarları, hem de ayrı ayrı birer birey olarak oluşturduğumuz ve içinde yaşadığımız toplumun gölgesini onun şiirlerinde görmek mümkün. Sıvası dökülmüş bir haykırış değil dizeleri; tam aksine heybetli bir kadife kumaş gibi okuyanı bir anda saran, üzerine düşüldükçe somutlaşan, ete kemiğe gelen birer fısıltı şeklinde karşılıyor okuyucuyu.

indir.jfif

"çocukluğum seviniyor


öpüyorum çocukluğumu

gülüyor yaralarım

biliyorum

yaralarım gülsün diye

şiirler yazıyorum"

Özge Sönmez’in, şiirini oluştururken birçok yazın damarını özümsediği kolaylıkla söylenebilir. Üzerinde çalışılmış bir şiirden çok, zamanla demlenmiş bir söyleyişin izlerine rastlanıyor. Şiirsel gelişim açısından hangi evrelerden geçtiğini ayrıntılarıyla bildiğimi iddia edemem. Buna karşılık, şiirinde titiz olduğu açıkça seçilebiliyor. Şiirinin sesinde, akordu bozuk diye kulağı bükülen bir gitar tedirginliği duyulmuyor.  Ne yeni bir söylem geliştirmek için duygusundan soyunan bir biçemi kovalıyor, ne de bugüne kadar bilindik biçemlere kendince yamalar ekleyip onları dizelerinin sırtına geçiriyor. Belirli bir okumadan sonra, “bu Özge Sönmez şiiri” diyebileceğimiz türden şiirlerle karşılaşıyoruz. Herhangi bir şiirinde söz kalabalığına girdiğini görmek güç.

IMG_3866_edited.jpg

.

Bununla birlikte, imgeyi dışlayan ve saplandıkça kendini kanatan hastalıklı bir yazın kılıcını taşımıyor elleri. Bir bakıma, “yeni şairler, mürekkeplerine çok su karıştırıyor” diyen Goethe’yi tek başına yalanlayacak kadar güçlü ve yalın bir imge geleneği oluşturduğunu söylemek abartı olmayacaktır.

Toprak kaybettikçe genişleyen bir ülkedir insan. Gündelik yaşamın karmaşasında kendi yüreğini kendine gurbet eylemiş bir toplumu, yazdığı şiirlerle bize ısrarla hatırlatan, kaybettiklerimizi anımsadıkça büyüdüğümüz çağdaş şairlerin başında geliyor Özge Sönmez.

 

Bence o, topluma tuttuğu ayna ile donattığı her yeni şiirinde yazınımızın sabıkalı ayı “Haziran”ı tutukluyor.

bottom of page