Bir bak şu yuvaya. Ne de gülünç bir habitat görünümü! Boğulmuş mu ağırbaşlı mı, kımıldıyor bir kuş. Ve bir gölge var üzerinde
senin. Siyaha çalıyor bir dal. Hoşuna gitmiyor fırlayacak kemiğin. Haklılar suya sığınmamakta. Hava gidiyor ve varıyor havanın
gelişi. Her şeyin içinde, pusuda nereye düşülür? Karanlık koru ve ormanlar! Darlık içindeki sağlığa iç! Dumandan ve boşluktan
olmak, ki kulağa basit gelir, oysa konu bu değil. Yeterince açlar. Kara duman isteyeni çekme içine. Dalı ve gölgesi renkteki ince
ayrıntının, senin üzerinedir bu. Orada konuşlandırılmış kuş yampiri ya da hızla gider. Gülünç ve kayıtsızdır bu çıplak bakarsa
sana.
Bakarlar mı bir kuşun karnından çıkan o gülünç kemiğe? Kafatasının üzerine konuşlandırdın bu aygıtı. Konuşan kara bir
kasetin üzerine tünediğim ahır bölmesinin var bir şeyi hiçbir şeyi yok artık. Vardı. Olmamıştır. Olacak. Önce açıklıktan hava
sızar içeri. Böyledir belki gerçekten de. Suyunu içiyorum kuşun. Sen de iç, isteriz yine kuşun suyundan. Ahmakça bir havası var
bir kemiğe hayli şaşırmanın. Ya da çıkar kemik veya çıkmaz karından ya da çıktı ya da çıkmıştı veya çıkmamıştı. Tutunmak
için kara yapışkanda bir dalda olanın bir şansı vardır. Ve havaya konuşlandırılır bütün bir kuş. Görme gülünç bir gözden! Bakılanı
gör yalnızca.